Sayfalar
Kapitalizm gençleri çıkışsızlığa sürüklüyor
Çarlık Rusya’sının efendilerini silip atan büyük Ekim Devrimi’nin 103.yılında, işçi sınıfının gençleri olarak bizler yolumuza ışık tutan devrimcilerin mücadele ateşini yüreklerimizde hissediyoruz. Kapitalist sistem dünyanın her yerinde açlık, sefalet ve işsizlik üretiyor, gençleri çıkışsızlığa sürüklüyor. Fakat işçi sınıfının şanlı mücadele tarihi bize gösteriyor ki bu devran böyle gelmemiş böyle de gitmeyecek. Selam olsun yolumuza ışık tutan Ekim Devrimine! Selam olsun örgütlü işçi sınıfının gücünü bizlere gösterenlere!

link: İstanbul’dan MT okuru öğrenciler, Kapitalizm gençleri çıkışsızlığa sürüklüyor, , https://marksist.net/node/7081
Özgürlüğün Kapılarını Açacak Yeni Ekimler İçin!
Rusya’da emekçi kadınların devrimin kıvılcımını çaktığını, canla başla devrime destek verdiğini ve devrimin zafere ulaşmasında büyük paylarının olduğunu biliyoruz. O kadınlardan birini hayal edelim. Başında örtüsü, üzerinde Rusya’nın soğuk kışları için ince kalan paltosuyla yirmilerinde bir kadın… Rus Çarlığının zorbalığı, emperyalist savaşın getirdiği yıkım ve açlık canına tak etmiş. Belki sevdiğini kaybetmiş savaşta, belki babasını...
O genç kadın, diyelim ki adı Yevgenya olsun, 8 Mart günü sokaklara çıkarak “kahrolsun savaş” diye haykırdı binlerce kadınla birlikte. Kadınların yaktığı isyan ateşi büyüdü, yayıldı tüm Rusya’ya. Sonunda Çarlığı yıktı işçiler. Çarlık yıkılmıştı yıkılmasına ama soylular, burjuvalar şatafatlı yaşamlarına devam ediyor, emekçiler ise ya cephede ya da açlıktan ölüyorlardı. Burjuvazi geçici hükümeti kurmuş, kendi bakanlarını atayarak iktidara yerleşmişti. 25 Ekim günü Rus işçi ve askerleri Kışlık Saray’a girip bakanları tutukladığında Yevgenya da oradaydı ve sevinçle aldı haberi arkadaşlarından: “Hükümet binaları düştü, bakanları tutukladık!” İşte şimdi gerçekten devrim olmuştu! Milyonlarca Yevgenya için yeni bir dünyanın kapıları açılmıştı. Yevgenya devrimden sonra gece vardiyasında çalışmadı hiç. O güne kadar hiç oy kullanmamıştı, kimse bu hakkı vermemişti ona. Artık oy hakkı vardı. Çocuklarını bırakabileceği güvenilir ve ücretsiz kreşler vardı her yerde. Yemek ve ev işleri için bıktırıcı saatler harcaması gerekmiyordu artık. Ortak yemekhanelerde yemeğini yiyor, ortak çamaşırhaneleri kullanıyordu. Kendisine ayırabileceği çok daha fazla zamanı vardı şimdi! O zamanı okuyarak değerlendirdi. Tiyatroya, konsere gitti. O güne kadar yaşamadığı bir hayat vardı önünde. Özgür, mutlu ve güvende hissediyordu kendini. Devrim işte buydu!
Ekim Devriminden bu yana tam 103 yıl geçti. Dile kolay! Bir asırdan fazla zamandan söz ediyoruz. Ne değişti bu bir asırda? Teknoloji ilerledi, toplumsal ihtiyaçlarımız çeşitlendi. Ekim Devriminin rüzgârı diğer ülkelerin üzerinde de eserek emekçi kadınların pek çok hak elde etmesini sağladı. Bugünün kapitalist dünyasında o zamana göre çok daha fazla sayıda emekçi kadın çalışma hayatında yer alıyor. Gelişen teknolojiyle birlikte ev işlerini kolaylaştıracak makineler de yapıldı. Ama tüm bunlar emekçi kadınların yaşadığı sorunların katmerleşerek büyümesini engellemedi. Bugünün emekçi kadınları yüz yıl önceki işçi iktidarının emekçi kadınlarından çok daha az olanağa sahip. Çocuklarını bırakabilecekleri ücretsiz kreşlerden yoksunlar. Ev işleri kadının sırtında ve gelişen teknolojiye rağmen çok fazla zaman alıyor. Emekçi kadınların çoğu sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayabileceği olanaklardan yoksun. Bugünün emekçi kadınlarının gerçekten özgürleşebilmesi için 1917’de olduğu gibi işçi sınıfının iktidarı alması gerekiyor. Yüz yıl önce Yevgenyalar çok daha zorlu koşullarda devrim yaparak özgürlüğün kapılarını açmayı başardılar. İnanıyoruz ki bugünün Yevgenyaları da ayağa kalkarak Ekim Devriminin yol göstericiliğinde özgürlüğün kapılarını açacak ve yeni Ekimler yaratacak!

link: Sancaktepe’den bir grup kadın işçi, Özgürlüğün Kapılarını Açacak Yeni Ekimler İçin!, , https://marksist.net/node/7080
Yeni Ekimler Hayalse Bu Korku Niye?
İki asır önce Avrupa’da işçi sınıfı kapitalist sömürü düzenine karşı uyanmaya başlamıştı. “Avrupa’da bir heyulanın dolaştığı” o günlerde dünyanın efendileri kurdukları sömürü düzeni yıkılıp yok olacak diye korkuya kapılmışlardı. Avrupa’da verilen o çetin kavgalar sonunda işçi sınıfı pek çok kazanım elde etti. Avrupa işçi sınıfı kazanımlarını dünya işçi sınıfına miras bıraktı. O tarihlerden sonra ezilenler birçok yerde sömürücülere karşı mücadeleler verdiler. Yendikleri de oldu, yenildikleri de. 1917’ye gelindiğinde ise bu mücadelelerden doğru dersler çıkaran Bolşevikler öncülüğündeki Rus işçi sınıfı sömürü düzenini alaşağı ederek iktidarı kendi ellerine aldı. Ekim Devrimiyle kapitalizmi dünya üzerinden kazıyıp tarihte geride kalan sömürücü düzenlerin yanına gönderecek ilk adım atılmıştı. Evet, o Ekim Devrimi bir ilk adımdı. Ya başta Avrupa ve Amerika olmak üzere yeni devrimlerle dünya devrimine ilerlenecekti ya da karşı-devrimlerle dünya devrimleri kesintiye uğrayacaktı.
Ekim Devriminin ardından bir asırdan fazla bir zaman geçti. Bu zaman içerisinde sömürücüler bir yandan Ekim Devrimini ezilen milyarların gözünde karalamak için her türlü kirli propagandayı yapmaktan geri durmadılar. Diğer yandansa, işçi sınıfının en küçük hareketlerinden bile korkuya kapılarak onları kirli ve kanlı yöntemlerle bastırmaya çalıştılar. Korkuyorlar çünkü kâr üzerine kurdukları düzenlerinin sömürdükleri milyarlar uyanıp örgütlenmeye başladığında yerle yeksen olacağını çok iyi biliyorlar. Bu yüzden de eşitliğin ve sömürüsüz bir dünyanın adı olan komünizmi ezilenlerin zihnine öcü olarak işliyorlar. Hem de her türlü çarpıtma yöntemleriyle sürekli olarak Ekim Devrimini karalayarak yapıyorlar bunu. Ekim Devrimi diğer ülkelere yayılmış olsaydı, bugün sınıfsız, sömürüsüz ve her anlamda özgür bir dünyada yaşanacaktı. Onların düzenleriyse çoktan tarihin çöp sepetinde hak ettiği yerde olacaktı. Korkmakta haklılar çünkü son yıllarda dünyanın pek çok yerinde açlar, evsizler, yoksullar, işsizler, işçiler, emekçiler, kadınlar meydanlara çıkarak kapitalist düzeni sorguluyorlar.
Bu köhne düzenin egemenlerinin sömürdükleri milyarları baskı altına almak, sindirmek, zihinlerini bulandırmak için denedikleri bütün oyunlar işe yaramaz hale geliyor. Son olaraksa düzenlerini sürdürebilmek için akla gelmeyecek bir düşman buldular: Covid-19 pandemisi. Dertleri ne virüs ne de günde kaç insanın öldüğü. Çünkü virüsün böyle yayılmasının müsebbibi kendileri olduğu gibi, onu çok işlevli bir araç olarak kullanıyorlar. Bütün kötülüklerin anası ilan ettikleri bu salgını bahane ederek bütün eylemleri, grevleri, hak arayanları engellemeye çalışıyorlar. Ama amaçlarına ulaşamayacaklar. Kapitalizmin geçmişte yaşadığı krizlerden çok daha derin bir kriz içindeyken, açlığa, yokluğa, yoksulluğa itilen emekçilerin öfkesi, nefreti sömürü düzeninin duvarlarını zorluyor. İşte tüm bunların ortaya koyduğu bir gerçeklik ortada, Ekim Devrimi yaşıyor ve ezilenlerin kurtuluşunu muştuluyor. Sömürü düzeninin sahiplerinin asıl korkusu bundandır.

link: İzmir’den emekli bir işçi, Yeni Ekimler Hayalse Bu Korku Niye?, , https://marksist.net/node/7079
Sönmeyen Bir Ateştir Ekim Devrimi
DİSK-AR açıklamasına göre açlık sınırı 2385 lira, yoksulluk sınırı ise 8249 liradır. Asgari ücret hiçbir şekilde bu sınırların üzerine çıkıp belimizi doğrultmuyor. Bu da yetmezmiş gibi aynı araştırmaya göre işsiz sayısı 9 milyonun üzerinde. Büyük, uçan ekonomiyiz diye övünenler kendi ceplerine göre pay biçiyorlar, bu belli oluyor artık. İşsizlik ve yoksulluk tabii sadece Türkiye’yle sınırlı değil. En büyük 5 ekonomiyi oluşturan ülkeler için de aynı durum geçerli.
Diğer taraftan Ortadoğu’da yıllardır süren savaş, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki kör dövüşü, bazen Kıbrıs’ta, bazen Libya’da gerilimin yükselmesi ve dahası… Türkiye de dâhil olmak üzere tüm ülkelerde askeri harcamalara ayrılan bütçe diğer yıllara göre katmerli bir şekilde artmıştır. Yani yoksula ve aç olana hiçbir şey verilmezken silaha en yüksek bütçe ayrılmıştır. Yaşanan bu savaştan kaçan insanların sayısı artmış ve başka ülkelere göç etmeye zorlanmışlardır. İnsanların evleri yıkılmış, kimisi gittikleri ülkelerde, baraka bile denemeyecek evlerde yaşamaya mahkûm edilmişlerdir. Binlerce insan bu savaşlarda ölmüş ve ailelerine zulümler yaşatılmıştır. Yani nereye baksak, nereye elimizi vursak o yerlerden irin ve kan akmaktadır. İşsizlik yüzünden yaşamdan kopanlar ya da kötü çalışma koşullarından intihar edenler, savaşlarda ölenler… Bu hükümetlerin, bu patronların, bu burjuvaların biz işçi sınıfına hiçbir yararı dokunamaz.
Umutlu olmak için tarihi iyi okumak gerekiyor. 1917 Ekiminde tarih büyük olaylara tanık olmuştu. Büyük Ekim Devrimi günlerine. Ekim Devrimi gerçekleştirilirken Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı devam ediyordu. Bu savaşta milyonlarca insan ölmüştü, tıpkı günümüzde yaşadığımız haksız savaşlar gibi. Büyük Ekim Devrimi, çok öncesinden başlayarak yürütülen sabırlı ve dikkatli bir çalışma ve örgütlülükle gerçekleşmiştir. Öyle sihirli bir değnekle olmuş bitmiş bir şey değildir. Lenin’in önderliğinde Bolşeviklerin kendi yüreklerini harlayıp adanmışlık içinde yürüttükleri bir devrimdir. Onlar işçi sınıfının güzel günleri getireceğine inanıyorlardı. “Ancak ve ancak işçi sınıfı bu haksız savaşları, bu açlık ve zulmü ortadan kaldırabilir” inançları vardı. İşçi sınıfının örgütlü mücadelesi sayesinde geçekleşebilirdi o hayal edilen dünya. Ama bunun için dirençli ve sabırlı olmak gerekir. Üzerine uzun uzun düşünmek gerekir. Ekim Devrimi uzun yılların birikimidir. Günümüzün kötü şartlarından çıkıp daha mutlu ve güzel bir dünyanın inşası Ekim Devriminden elde edilen tecrübe ve deneyimleri iyi okumakla ve bunu üzerimize bir ödev bilerek hareket etmekle mümkündür. Ekim Devrimi biz işçi sınıfına umut olmuştur. İşçi sınıfının iktidarı nasıl ele geçireceğini ve neler yapacağını göstermiştir. Patronları korkudan titretmiş ve felçleştirmiştir. İşçi sınıfının gücünün ne olduğunu, örgütlenince neler olacağını göstermiştir. Ekim Devriminin ateşi yanmaya devam ediyor. Sonsuz yanan bir meşale gibi.
Yaşasın Büyük ve Şanlı Ekim Devrimi!

link: Adana’dan bir işçi, Sönmeyen Bir Ateştir Ekim Devrimi, , https://marksist.net/node/7078
Selam Olsun Ekim Devrimine!
Bugünden çok öncelerde, 1917’de Rusya’da işçi sınıfı dünya tarihinde bir ilki gerçekleştirdi. Hem de o zamanların egemenleri topluma, hiçbir umudun olmadığını, tek çıkar yolun savaşmak olduğunu dikte etmesine rağmen. Rusya işçi sınıfı yılmadı, mücadele etti. Onlar canlarını ortaya koydukları o şanlı amaçlarına 1917 yılının Ekim ayında ulaştılar. Rusya işçi sınıfı kapitalistlerin saltanatını yerle bir etmişti. Onlar bizlere çok değerli bir miras bıraktılar. O işçileri ve onlara önderlik eden büyük ustalarımızı saygı ve umutlarımızla anıyoruz. Onlar bizler daha iyi bir dünyada yaşayabilelim diye gereken tüm fedakârlıkları gösterdiler. Bizlere ise bugün onların bize bıraktığı bu mirası tekrar tekrar hatırlamak ve bunu hayata geçirmek görevi kaldı.
Bugün de geçmişte olduğu gibi emekçiler savaşın ortasında. Emekçi halklar birbirlerine karşı kışkırtılarak işçi sınıfının birliğinin önüne geçiliyor. Kapitalist sömürü alabildiğine insanların kanını emiyor. Ancak tarihte hiçbir şah, padişah, sultan ya da firavun ya da adına ne dersek diyelim hiçbir egemen görülmemiştir ki sonsuza dek zulmünü baki kılabilsin. Tarihte zulmedenler olmuşsa elbette onun karşısında duranlar da olmuştur. İşte biz işçiler o gün zulme karşı duranların torunlarıyız. Bugün de zulmedenler sanmasınlar ki hep bu devran böyle dönecek. İşçi sınıfının şairi Nâzım Ustanın da dediği gibi;
“...sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı
bir şafak vakti değişmiş olur,
bir şafak vakti karanlığın kenarından
onlar ağır ellerini toprağa basıp
doğruldukları zaman.”
Selam Olsun Ekim Devrimine!
Ve Selam Olsun Bugün Onun Mirasını Geleceğe Taşıyacak Olanlara!

link: Mersin’den bir işçi, Selam Olsun Ekim Devrimine!, , https://marksist.net/node/7077
Rehberimiz sınıf mücadelesi tarihinde saklıdır
Kapitalizmin sarsıcı krizlerle boğuştuğu günümüzde, krizin etkileri dünya emekçileri için katlanılmaz hale gelmiş durumda. Bir taraftan derin sorunlara yol açan bu koşullar aynı zamanda kapitalizm illetinden kurtulmak için de büyük imkânları bağrında taşıyor. Bu imkânları hayata geçirmek için bize kılavuzluk edecek olan deneyimler sınıf tarihimizde saklı. Kapitalizmi tarihin çöplüğüne gönderip onun yerine sınıfsız, sömürüsüz bir dünya kurmak için sınıf tarihimize ve de onun en önemli örneği olan Ekim Devrimine bakmamız gerekiyor. Şanlı Ekim Devriminin gerçekleştiği koşulları anlamak, dersler çıkarmak, içselleştirmek önümüzdeki kavgalarda doğru adımlar atabilmemiz için biz sınıf devrimcileri açısından muazzam önemli. 103 yıl önce Bolşevik devrimcilerin ve de büyük mücadelelerle elde ettikleri Şanlı Ekim Devriminin ışığında yürümeli, örgütlü mücadelemizi büyütmeli, bu köhne düzene elbirliği ile son vermeliyiz!
Selam olsun şanlı Ekim Devrimine!
Selam olsun bugün onun yolunda yürüyenlere!

link: Mersin’den MT okuru bir eğitim emekçisi, Rehberimiz sınıf mücadelesi tarihinde saklıdır, , https://marksist.net/node/7075
İşçi sınıfın gençleri Ekim'in yoluna!
Çarlık Rusya’sının efendilerini silip atan büyük Ekim Devrimi’nin 103.yılında, işçi sınıfının gençleri olarak bizler yolumuza ışık tutan devrimcilerin mücadele ateşini yüreklerimizde hissediyoruz. Kapitalist sistem dünyanın her yerinde açlık, sefalet ve işsizlik üretiyor, gençleri çıkışsızlığa sürüklüyor. Fakat işçi sınıfının şanlı mücadele tarihi bize gösteriyor ki bu devran böyle gelmemiş böyle de gitmeyecek. Selam olsun yolumuza ışık tutan Ekim Devrimine! Selam olsun örgütlü işçi sınıfının gücünü bizlere gösterenlere!

link: İstanbul’dan MT okuru öğrenciler, İşçi sınıfın gençleri Ekim'in yoluna!, , https://marksist.net/node/7074
Kapitalist mengeneyi kıralım
Kapitalizmin yaşamlarımızı katlanılmaz bir mengeneye sokmuş durumda. Ne evde ne işyerinde ne de hayatın herhangi bir alanında nefes alabiliyoruz. Bu karanlığın içinde en çok ihtiyacımız olan şeyse aydınlık günlerin geleceğine dair umut. Bu umut Ekim Devriminin anısında bizi selamlıyor. Dünya işçi sınıfının sömürüden, yoksulluktan, yoksunluktan, haksız savaşlardan, esaretten kurtuluşu kapitalizme son verip kendi iktidarını kurmasıyla olacak. O iktidar ki bir avuç azınlığın değil üreten çoğunluğun konuşarak, tartışarak, araştırarak, bularak kendi yaşamını kendi elleri ve bilinciyle inşa ettiği bir iktidar olacak. İşte Ekim Devrimi 21. yüzyılın işçi kuşaklarına bunun yolunu ve yöntemini gösteriyor, öğretiyor. 1917’de Rus proletaryasının ve önderi Bolşevik Partinin bıraktığı deneyimler ışığında dünya devrimi için ileri!
Yaşasın Ekim Devrimi, Yaşasın Enternasyonalizm!

link: Ankara’dan bir kadın işçi, Kapitalist mengeneyi kıralım, , https://marksist.net/node/7073
Ekim Devriminin ruhuyla zalimlerin saltanatını yıkalım
Yaşasın Ekim Devrimi ve Sosyalizm!

link: Beylikdüzü’nden bir kadın işçi, Ekim Devriminin ruhuyla zalimlerin saltanatını yıkalım, , https://marksist.net/node/7072
Kurtuluş ellerimizdedir
“İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır.” Sınıf mücadelesinin tarihine bakmamız bunu anlamamız için elzemdir. Henüz kurtuluş gerçekleşmemiş olsa bile bu yolda atılan en büyük adım olan Ekim Devrimi bizler için bunun yolunu göstermiştir. Paris Komününden çıkarılan dersler ışığında, karanlık geçen yıllara inat umudunu yitirmeyen devrimciler örgütlülüklerini korumuş ve işçi sınıfının muzaffer Ekim Devrimine giden yolda azimle, kararlılıkla mücadeleyi göğüslemişlerdir. Savaşla, açlıkla, ölümlerle geçen yılların sonrasında öfke bütün korku duvarlarını yıkıp devrimci durumu mayalamış ve işçi sınıfı Bolşeviklerin önderliğinde “biz üretiyorsak biz yönetiriz” diyebilmiştir. Bizler de karanlık, olağanüstü dönemlerden geçiyoruz. Kapitalist sistem bizleri mücadeleden vazgeçirmek için her yönden psikolojik ve fiziksel saldırılarına devam ediyor. İşçi sınıfının devrimci gücüne olan inancı Ekim Devrimine sahip çıkarak, hatırlayarak, dersler çıkararak koruyabiliriz. Biriken öfkenin sabır taşını çatlatacağı gün yakındır. Şanlı Ekim Devrimimiz yeniden ve yeniden kutlu olsun. Mücadeleden yılmamak ancak mücadeleyle mümkün olur.

link: Mersin’den bir işçi, Kurtuluş ellerimizdedir, , https://marksist.net/node/7071
Ekim'in kazanımlarını unutmadık
Yaklaşık bir asır önce muzaffer Ekim Devriminin bir sonucu olarak, herkes için zorunlu eğitim getirildi, çalışma saatleri düşürüldü ve işsizlik ortadan kaldırıldı, ücretsiz, nitelikli ve herkesin erişimine açık sağlık hizmetleri getirildi, kreşler, okuma yazma kursları açıldı, ortak yemekhaneler, çamaşırhaneler kuruldu, hastaların ve yaşlıların bakımı toplumsal görevler olarak ele alındı. Aynı dönemde diğer ülkelerin burjuvaları ve onların basını, tüm bunları hayata geçiren Bolşevikleri insana değil canavarlara benzeten yayınlar yapıyorlardı. Çünkü onlara göre bu yeni ideoloji kendi ayaktakımlarının aklını çelmemeliydi. Bizi sömüren ve ayaktakımı sayanların egemen olduğu sistemde bize nelerin reva görüldüğünü hepimiz çok iyi biliyoruz. Tüm bu yaşananlara ve bunları bize yaşatanlara en güzel cevabımız, yıldönümünü kutladığımız Ekim Devriminden aldığımız derslerin ışığını dün olduğundan daha da fazla rehber edinebilmek ve geleceğe taşıyabilmektir.

link: Ankara’dan bir eğitim emekçisi, Ekim'in kazanımlarını unutmadık, , https://marksist.net/node/7070
Kapitalist sömürü düzeni yıkılmalı
Eskiyi yıkıp yeni bir dönemi açan Rusya işçi sınıfı, biz metal işçilerine nasıl bir yol izlememiz gerektiğini gösteren derslerle dolu. Dünyamıza, fabrikalarımıza, hayatın her alanına karabasan gibi çöken kapitalizm, yaşamı bir çileye dönüştürüyor. Bunun karşısında ayakta durabilmemizin tek yolu, bulunduğumuz her alanda, yan yana gelmek, omuz omuza mücadele etmektir. Ekim Devrimini gerçekleştiren öncü sanayi işçilerinin verdiği mücadele biz metal işçilerine örnek oluyor. 1917’de ayağa kalkan işçiler, daha güzel bir dünyada yaşayabilmek için iktidarı kendi ellerine aldılar. Bizler de fabrikalarda çalışan metal işçileri olarak aynı güzel dünyanın özlemini taşıyor ve geçmişten bugüne mücadeleyi sürdürüyoruz.

link: Gebze’den bir grup metal işçisi, Kapitalist sömürü düzeni yıkılmalı, , https://marksist.net/node/7069
Ekim Devrimi umudumuzu, inancımızı, direncimizi canlı tutuyor
Bizlere başka bir ihtimalin, başka bir yaşamın gerçekliğini gösteren, işçi sınıfı tarihinde şanlı bir sayfa açan Ekim Devriminin bıraktığı mirasa sahip çıkıyoruz. Yüzyıllar boyunca ezilen, sömürülen emekçiler her şeyi yeni baştan yaratıyorlardı. Tıp bilimi de en başta sağlıklı bir toplum yaratmak için yeniden şekillendiriliyordu. Devrimden hemen sonra Moskova Hijyen Enstitüsü, Meslek Hastalıkları Araştırma Enstitüsü gibi önleyici sağlık kuruluşları açıldı. Hijyen fakülteleri kuruldu ve halk sağlığı hekimleri yetiştirilmeye başlandı. Kâra, zorbalığa dayalı sistemin emekçilerin sağlığı için yapmadığı her şeyi işçiler kendi iktidarları altında yapmaya koyuldular. Sağlıksızlığı bile satarak ilaç tekellerini besleyen kapitalizm altında nefes alamadığımız şu günlerde Ekim Devriminin tarihine bakmak, bıraktığı mirası hatırlamak ayrı bir önem taşıyor. Umudumuzu, inancımızı, direncimizi tazeliyor. Sağlıklı bir yaşamın da, özgürlüğün de, barışın da temsilcisi işçi sınıfıdır! Yaşasın Ekim Devrimi!

link: Sefaköy’den bir grup sağlık işçisi , Ekim Devrimi umudumuzu, inancımızı, direncimizi canlı tutuyor , , https://marksist.net/node/7068
Ekmek pahalı, emek ucuz
Tolstoy’un bir sözü vardır: “Ekmek pahalı, emek ucuz” diye. İşte bizler ekmeğin ucuz, emeğin değerli olacağı günler için mücadele ediyoruz. Ekim Devrimi… ekmek, barış, toprak!

link: Bir Marksist Tutum okuru, Ekmek pahalı, emek ucuz, , https://marksist.net/node/7067