Sayfalar
Milyonlar Aç, Milyonlar İşsiz, İşte Kapitalist Sisteminiz!
İşsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı! İşçi sınıfı 1 Mayıs’ı insanın hayatını karartan bu sorunların katmerlenerek arttığı koşullarda karşılıyor. Oysa 21. yüzyılda üretici güçlerin geldiği düzey sayesinde tüm insanlığı doyuracak ve toplumsal ihtiyaçları karşılayacak bir üretimin mümkün olduğunu biliyoruz. Ne var ki kapitalist üretim tarzı tüm insanlığın değil, bir avuç azınlığın çıkarlarına göre işlediği için, yüz milyonlarca insan için yaşam hayatta kalma mücadelesi demek.
Türkiye’de de milyonlarca insan yoksullukla boğuşurken, egemenler sefahat içinde yüzüyorlar. Sayıları milyonları bulan işsizler ordusu çığ gibi büyümektedir. Özellikle genç nüfusta işsizlik had safhadadır. Gencecik yaşta işsizliğe mahkûm edilen insanlar, çıkışsızlık ve değersizlik hissi yaşayarak gelecekten umutlarını kesiyorlar. Üniversiteden yeni mezun olan gençler bıraktık kendi bölümlerinde bir iş bulmayı, sigortasız ve asgari ücretin altında çalışmaya mahkûm ediliyorlar. Sağlık Bakanlığının Adıyaman’da açtığı 53 kişilik işçi kadrosuna 25 bin kişinin başvurması işsizliğin ne kadar can yakıcı bir boyutta olduğunu çarpıcı bir şekilde gösteriyor.
Son yıllarda onlarca insan, işsizlik, geçim sıkıntısı, geleceksizlik yüzünden bunalıma girip yaşamlarına son verdi. İşsizlikle beraber yoksulluğun artması, alım gücünün düşmesi, gıdadan akaryakıta, elektrikten, doğalgaza hemen her şeye her gün fahiş zamların gelmesi emekçileri nefessiz bırakıyor. Emeklisinden çalışır durumdaki işçisine, gencinden yaşlısına büyük bir çoğunluk artan ölçüde fakirleşmektedir. Sağlıklı beslenmeyi bir kenara koyalım, emekçiler karınlarını doyurabilmek için market market gezip en “uygun” fiyatlı olan ürünleri almanın derdine düşmüş durumdadırlar. Pazarlarda çürümüş sebzeleri toplayanından, Halk Ekmek kuyruklarının uzayıp gitmesine kadar fakirliğin gizlenemeyecek boyuta gelmesi karşısında muktedirler “fakirlik yok, varlık kuyruğu bunlar” deyip aklımızla alay edebiliyorlar. “Benzin kuyrukları araç fazlalığından”, “çok kuyruk olduğu için ete zam yaptık”, “uzun süre aç kalmak ömrü uzatır”, “çok et yemek sağlıklı değil”, “akaryakıt zamları sağlıklı ulaşımı, bisiklet kullanımını arttırdı” vb. zırvalamalar saymakla bitmiyor.
Bu gibi örnekler işçi-emekçilerde öfkeyi biriktirmekte, bir şeyler yapmak gerektiği duygusunu güçlendirmektedir. 2022 yılının başından bu yana Türkiye’nin batısından doğusuna kadar zamlara, düşük ücretlere, hayat pahalılığına karşı eylemler yükselmektedir. İşçi sınıfında öfke birikmekte, tahammül sınırları azalmaktadır. Yaşanan derin yoksulluğun sebebi kapitalizmin ta kendisidir. Kapitalizm hiçbir zaman emekçilere müreffeh bir yaşam sunmayacak. Kriz içinde debelenen kapitalizm, işçi sınıfına yeryüzünde cehennemi yaşatıyor. Egemenler krizin faturasını biz emekçilere kesmek istiyorlar. Önümüz 1 Mayıs. Uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı dünya işçi sınıfı olarak çok zor şartlar altında karşılıyoruz. Kapitalizme karşı biriken öfkemizi haykırmak için güçlü birlikler kurmalıyız. Bize reva görülen bu rezil yaşama hayır demeliyiz. Biliyoruz ki, bu sistem altında işçi sınıfının payına hep açlık, yoksulluk, uzun çalışma saatleri, hayat pahalılığı, işsizlik ve acılar düşmektedir. Kapitalizm var oldukça dünyamız ve insanlık gün yüzü görmeyecektir. Bu 1 Mayıs’ta da açlığa, yoksulluğa, işsizliğe, sömürüye, savaşlara ve zulme karşı dünyanın her yerinden işçilerin sisteme olan öfkesi yankılanacak. Seslerimizi birleştirip, 1 MAYIS ruhu ile örgütlü mücadelemizi, dayanışmamızı büyütelim.
Yaşasın 1 Mayıs, Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!

link: İstanbul Anadolu Yakasından bir grup işçi, Milyonlar Aç, Milyonlar İşsiz, İşte Kapitalist Sisteminiz!, , https://marksist.net/node/7617
Dünya Proletaryasının 1 Mayıs’ına Selam Olsun!
Kölece çalışma koşulları, yoksulluk, eşitsizlik, sömürü, savaş ve şiddetten başka insanlığa hiçbir şey vaat etmeyen bu düzen artık miadını doldurmuş durumda. Sorunlar sarmalının peşinde bir bilinmeze doğru sürüklenen insanlığın yaşamı her geçen gün daha da çekilmez hale geliyor. Ama bu gerçekliği ters yüz etmek ve düzenlerinin devamlılığını sağlamak için egemenlerin atmadıkları takla yok! İşçi sınıfını bölüp parçalayan, yapay kutuplaştırmayı ve ayrımcılığı körükleyen, emekçilerin algılarını çarpıtarak bir sınıf olma bilincinden uzaklaştıran onlardır. Geçmişle gelecek arasındaki köprülerini yıkan da, emekçileri hafızasız bırakarak karanlığa mahkûm etmek isteyenler de onlardır.
Ama Marksist Tutum sayfalarından öğrendiğimiz bir gerçek daha var; aydınlık karanlığı mutlaka ama mutlaka kovar! Çıkışsız olan kapitalizmdir, insanlık değil! İşçi sınıfımızın kendi öz gücüne, örgütlülüğüne güvendiğinde ve mücadeleyi büyüttüğünde neleri başarabileceğini çok iyi biliyoruz. İşte 1 Mayıs bu mücadelenin bir sembolüdür. İnsanı alçaltan, toplumsal değerleri yok sayan bu düzenin dayatmalarına karşı insanlaşma mücadelesi veren sınıfımızın birlik, dayanışma ve mücadele günüdür. Dünya proletaryasının, mücadelemizin simgelerinden biri olan kızıl bayraklarını dalgalandırarak, taleplerini hep bir ağızdan haykırarak meydanları doldurduğu bir gündür. Toplumsal hafızamızı silmek için her türlü sinsi oyunu oynayan egemenlere karşı 136 yıldır büyüyerek yanan bir ateştir 1 Mayıs! Dostlarımızı coşkulandıran ve gururlandıran, düşmanlarımıza korku salmamızı mümkün kılan mücadele geleneğimizdir 1 Mayıs!
Zaman bir derviş gibi sabırla eğiredururken ipliğini, bugün bu geleneğe sahip çıkan kadınlar olarak 1 Mayıs meydanlarını doldurma heyecanıyla doluyuz. Son iki yıldır pandemi gerekçesiyle emekçilere meydanların yasaklanması, sorunlarımızın yok sayılması, kibirli egemenlerin aklımızla alay etmesi, derinleşen yoksulluk ve kölece çalışma koşulları bardağı taşırdı, taşırıyor. Yaygınlaşan işçi eylemlerinin ortaya çıkardığı toplumsal değişim ve dönüşüm isteği de bunun bir göstergesi. Bu haklı isteğin en öndeki neferleri olan emekçi kadınlarımızın birlik, dayanışma ve mücadelenin gücünü hissetmeye her zamankinden çok ihtiyacı var. Çünkü salgın gerekçesiyle evlere kapatılan yaşlıların bakımı, çocukların bakımı ve eğitimiyle ilgilenmek zorunda kalan kadınların iş yükü arttı. Pandemi döneminde, Türkiye’de ve dünyada oransal olarak en fazla işsiz kalanlar kadınlar oldu. Artan hayat pahalılığı emekçi kadınları mutfağı çeviremez hale getirdi. Artan aile içi şiddet nedeniyle sorunları daha da katmerlendi. Bu sorunların çözümü için mücadele etmemiz gerektiği bilinciyle, tüm emekçi kadın kardeşlerimizi ve evlatlarımızı mücadele alanlarına, 1 Mayıs alanlarına davet ediyoruz. Sınıfımızın mahallelerden sokaklara, fabrikalardan meydanlara akan bir nehrin kolları gibi, tüm dünyada kardeşçe, coşkuyla gürül gürül çağlamasını istiyoruz. Dünya proletaryasının 1 Mayıs’ına selam olsun! Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!

link: Gebze’den bir grup kadın işçi, Dünya Proletaryasının 1 Mayıs’ına Selam Olsun!, , https://marksist.net/node/7616
Selam Olsun Tarihin İlk İşçi İktidarına, Paris Komününe!
İşçi sınıfının en büyük atılımlarından biri olan Paris Komününün 150. yılında, Marksizmin ışığı altında bugünün işçileri olarak yol almaya devam ediyoruz. Bize bırakılan miraslardan ders alarak, bu mücadele ruhunu geleceğe taşımak için tarihimizi hem öğreniyor hem de ona sahip çıkıyoruz. Bundan 150 yıl önce Paris Komünarları şöyle haykırmışlardı: “Yaşasın toplumsal devrim!” Parisli işçiler ayaklandılar, burjuvaziyi alaşağı ederek kendi iktidarlarını kurdular ve tarihe bir iz bıraktılar. 72 gün yaşayabilen Paris Komünü, işçi sınıfının gücünü ve inancını gösterdi. Komün bize, işçilerin kahramanlığını, birleşme yeteneğini, gelecek uğruna kendilerini feda etmekte hiç tereddüt etmediklerini gösterdi, bizler için örnek bir deneyim oldu.
Paris Komünü yenilmişti belki ama işçi sınıfının iktidarı alabileceği gerçeği çıkmıştı ortaya. Paris Komünarlarının kavgasının içinden ortaya çıkan “Enternasyonal” marşı da işçi sınıfının inancı, azmi ve geleceğe dair arzularına bir örnekti: “Cellâtların döktükleri kan kendilerini boğacak, bu kan denizinin ufkundan kızıl bir güneş doğacak”…
Sınıfının tarihini bilerek ve onun deneyimleriyle, öğrettikleriyle yol alarak, dünün kaybedenleri, ezilenleri gelecekte bir gün kazanan olacaktır. Dünyanın tüm işçileri bir gün birleşecek ve ayaklar baş olacak! O yaşanası, güzel dünya bir gün avuçlarımızda olacak. Bu uğurda tarihin tüm mücadeleci işçilerinin inancı ve öfkesini ruhumuzda taşıyoruz. Bugünün sömürü düzenine, faşist yönetimlerine karşı nefretimizle içimizde tuttuğumuz mücadele ateşini büyütmeye devam ediyoruz. Yılların bize kazandırdığı geçmişin mücadeleleri gibi, sömürü düzenini ve döktükleri kanı da unutmayacağız. Marx’ın dediği gibi: “İşçi Paris, Komün ile birlikte, yeni bir toplumun şanlı öncüsü olarak ebediyen yücelecektir. Şehitlerinin anısı, işçi sınıfının soylu yüreğinde yaşayacaktır. Cellâtlarınıysa tarih, daha şimdiden sonsuz bir teşhir direğine çiviledi ve rahiplerinin tüm duaları, onların günahlarını bağışlamaya yetmeyecektir.”
Selam olsun bize yol gösteren, tarihe iz bırakan yiğitlere! Selam olsun içinde mücadele ateşi yanan işçi sınıfına!

link: İstanbul’dan MT okuru sağlık işçisi bir kadın, Selam Olsun Tarihin İlk İşçi İktidarına, Paris Komününe!, , https://marksist.net/node/7332
Paris Komününde Ayaklar Baş Oldu!
Dünya işçi sınıfına ayakların baş olabileceğini gösteren, 72 günlük deneyimiyle işçi devletinin ne olduğunun krokisini çizen, 1917 Ekim Devriminin yol göstericisi Paris Kömünü bugün de dünya işçi sınıfına ilham vermeye devam etmektedir. İlk umut ateşini yakan Paris Komünarları göğü fethetmeye çıkmışlardı. Bugün işçi devriminin yaşayabilmesini sağlayacak nesnel koşullar o günlerle kıyaslanmayacak düzeyde mevcut. Bizlere düşen, tüm mücadelelerden süzülmüş tarih bilinciyle Paris Komünarlarının cesaretini, kararlılığını birleştirerek mücadele etmek. Paris Komünarlarının açtığı yoldan yürüyenlere, dünya devrimi ateşini bugün de ellerinde taşıyanlara, bu uğurda dünyanın dört bir tarafında ter akıtanlara, yarın yeri göğü fethedeceklere selam olsun!
Mersin’den bir işçi
****
Bizler çeliğe şeklini veren metal işçileri olarak, dünya tarihinin akışına yön veren Paris Komününü tüm coşkumuzla selamlıyoruz. Tam 150 yıldır sınıfımızı besleyen bu muazzam deneyim o günden bugüne dünyanın dört bucağında yol gösterici olmuş ve olmaya devam ediyor. Paris Komünü büyük Ekim Devriminin de ilk kilometre taşlarını döşemişti. Bizler de metal işçileri olarak Paris Komünarlarının ve Ekim Devriminin yaktığı devrimci meşaleyi taşımaya devam ediyoruz ve dünyamızı karanlığa boğan bu çürümüş düzeni yerle yeksan etmek için Marksizmin öğretileri ışığında yürüyoruz.
Esenyurt’tan MT okuru metal işçileri
****
Bizler genç devrimciler olarak Paris Komününün mücadeleci işçilerini bir kez daha canı gönülden sevgi ve saygıyla anıyoruz. Bize bıraktığınız bayrağı bizler devraldık. Gelecek nesillere bu mirası taşımak, bu bayrak yarışını sürdürmek boynumuzun borcudur. Yaşasın devrim ve sosyalizm!
Kıraç’tan MT okuru genç işçiler
****
Bizler tekstil işçileri olarak 150 yılında Paris Komünü selamlıyoruz. Bundan tam 150 yıl önce ayaklar baş olmuştu. Parisli işçiler tarihin akışına yeni bir yön vermiş ve devrimin ilk ateşini yakmıştı. Tam 72 gün süren Paris Komünü dünya işçi sınıfına sınıfsız, sömürüsüz bir dünya kurma yolunda büyük bir miras bıraktı. Onun deneyimleri ve yol göstericiliği 1917 Ekim Devriminin de yolunu açmış ve Rus işçi sınıfına rehberlik etmişti. Bizler de bugünün işçileri olarak onların bize bıraktığı mirasa sahip çıkıyoruz. Kapitalist bataklığı tarihin çöplüğüne atma yolunda Marksizmin öğretileri ve devrimci özü biz işçilerin yoluna ışık tutmaya devam ediyor.
İstanbul’dan tekstil işçisi kadınlar

link: MT okuru işçiler, Paris Komününde Ayaklar Baş Oldu!, , https://marksist.net/node/7325
Onlar Bizim Yolumuza Işık Tutan İşçi Neferleridir
Mart 1848’de Eugene Pottier şu şiirle sesleniyor zamanın insanlarına;
Açım! Açım, diyor gövdem,
Yiyecek ekmeğim, aşım,
Giyecek urbam yok
Yoksulluk canlıları
Ölüleri kemiren kurtlardan bile
Daha fazla kemiriyor.
Sizleri o günlerin şairinin sözleriyle selamlamak istedik. Şanlı ilk işçi iktidarını bizler de petrokimya kadın işçileri olarak selamlıyoruz. Gerçekten hayatlarımızda o zamandan bu zamana değişen bir şey olmadığını, yoksulluğumuzun bu çürümüş kapitalist sistemde çözülmediğini biliyoruz. Çözümün mücadelede ve devrimde olduğunun farkındayız. 72 gün dahi olsa onlar bizim yolumuza ışık tutan işçi neferleridir. Onları sevgi ve saygıyla anıyoruz.
YOLUMUZU AYDINLATANLARA SELAM OLSUN!

link: Esenyurt’tan MT okuru petrokimya işçileri, Onlar Bizim Yolumuza Işık Tutan İşçi Neferleridir, , https://marksist.net/node/7320
Göğü Fethe Çıkanlara Selam Olsun
İşçi sınıfının kadınları, emekçi kadınlar, ne zaman ki ezilen sınıfın bağrında fırtınalar kopmaya başlasa, ne zaman ki dalgalar “güvenli limanları” dövmeye başlasa hep sınıflarının safında yer aldılar. İşçi sınıfının ilk iktidar deneyimi olan Paris Komününe giden süreçte de emekçi kadınların rolü son derece büyüktü. Emekçi kadınların mücadele tarihinin en parlak, en görkemli sayfalarından biridir Paris Komünü.
Tıpkı bugün olduğu gibi o dönemde de egemenler, ekonomik ve politik olarak bulundukları sıkışıklıktan kurtulmanın yolunu savaş olarak görüyorlardı. Bunun sonucunda da Prusya’ya savaş açılmış, ancak en ağır faturayı yine emekçiler yoksullukla, açlıkla ödemişlerdi. Tüm bunlara rağmen bu duruma tepki gösterenlere karşı da tam anlamıyla bir cadı avı başlatılmıştı. Fransa işgal edilmişti. Ancak egemenlerin tek korkusu silahlanmış işçilerdi. Montmarte tepsindeki topları almak için harekete geçen askerlerin karşısına ilk emekçi kadınlar dikildiler. Kadınlar, silahları teslim etmeyeceklerini söylediler. Askerlere seslenerek “bize mi ateş edeceksiniz? Bize kardeşlerinize. Siz kocalarımız, çocuklarımız” dediler ve askerlerin kendilerinden yana saf tutmasını sağladılar.
Devrim başlamıştı bir kere ve suyun önünü emekçi kadınlar açmıştı. 72 günlük kısa bir sürede yıllarca konuşulacak, onlarca ders çıkarılacak koca bir destan yarattılar göğü fethe çıkan Komünarlar. Emekçi kadınlar da bu süreçte cephede en önde erkek sınıf kardeşleriyle Komün için omuz omuza çarpıştılar. Yıllarca erkek işi olarak görülen siyasete dâhil oldular. İşçi sınıfının siyasetini yaptılar. Kadınları ve erkek sınıf kardeşlerini Komün saflarına çağıran gazeteler çıkardılar. Concorde Meydanı artık kızıl bayraklı kadın Komünarların meydanı haline gelmişti. Kızıl bayraklarıyla yürüyen kadınlar, dosta güven düşmana ise korku salıyorlardı. Bu onurlu mücadelede pek çoğu hayatını yitirdi, pek çoğu ise yakınlarını. Ancak kendilerini acılara boğmak yerine inandıkları ve düşünü kurdukları dünya için bedenlerini siper ettiler.
Emekçi kadınlardı onlar, sıradan kadınlar. Ancak önlerinde özlemini duydukları dünyayı kurmanın yolu açılmıştı bir kere. O yoldan yürümeyi seçtiler ve geri dönmeyi reddettiler. Bu onurlu mücadeleye katılmak için çağırdıkları kadınlara şöyle seslendiler: “Ya kazanmak ya da ölmek zorundayız! «Sevdiğimi kaybedecek olduktan sonra davam kazanmış neye yarar?» diyenler, şunu iyi biliniz ki sevgililerinizi kurtarmanızın tek bir yolu vardır: onlarla birlikte mücadeleye katılmak.” 150. yılında Paris Komünü bizlere yol göstermeye, rehberlik etmeye devam ediyor. Selam olsun göğü fethe çıkan Komünarlara!

link: Kocaeli’den bir kadın işçi , Göğü Fethe Çıkanlara Selam Olsun, , https://marksist.net/node/7318
Zulüm Bitmedi Ama Mücadele de Devam Ediyor
İsyan ki
ihtilâl denilen bir depremin
dölyatağındaki çocuksu duruşuydu
Bir yangın gibi girecekti
İngiltere’de dokumacıların kanına
büyüyecekti 1848’de aynı yangın
ve 1871’de Paris komüncülerini
bir sevda gibi sarıp sarmalayacaktı
haykırılacaktı binlerce dilden
komün günlerinin lejandı
“Dünyanın bütün işçileri birleşiniz!”
...
Ve artık tanrılarla krallar birer birer
göç etmeye başlayacaklardı dünyamızdan
Fakat sabrın dervişi
bıkmadan
eğiriyordu hâlâ
kahrın
ve acının ipliğini
Buğdayın aynı değirmende öğütülüp ayrı ambarlara konuluşundan beridir ki kıtlıklara, kıyımlara uğratıldık der şair Ahmet Telli. Sınıflı toplumları ve ezen sınıfa karşı direnen Romalı Spartaküs’ün isyanını, Alman köylülerinin isyanını, dokumacıların ve Paris Komünarlarının isyanını yazar “Ve zulüm bitmedi” adlı şiirinde;
Zaman bir derviş gibi sabırla
Eğiredursun ipliğini
fabrikaların, sokakların
gümbürtüsü duyuluyor artık
dağılıyor
sevdayı karartan bulutlar
şimdi
bir senfoninin
gittikçe yaklaşan
ayak seslerini duyuyor dünya
ve bu senfoninin en coşkun ritmi
sevdanın, umudun yürüyüşleridir
hayat böyle yazacaktır tarihe
ve öylece gelinecektir
dünyanın beklediği günlere.
Sınıflı toplumların tarihi bize gösteriyor ki zulmeden varsa zulme karşı mücadele edenler hep olmuştur. 150 yıl önce bugün Parisli işçiler iktidarı ele geçirdiler. 150 yıl sonra bugün dünyanın dört bir yanından uğultular geliyor, işçiler, emekçiler meydanlarda “devrim” diye haykırıyor. 150 yıldır zulüm bitmedi ama Paris Komünü ve Ekim Devriminin yaratıcıları bizlere yol gösteriyor. Şairin de dediği gibi “şüphe yok ki o zulüm erbabları sigaya çekilecekleri günü beklemektedirler”. Ve biliyoruz ki hesabın sorulacağı günler yakında. Bizlere düşen görev hesap defterlerinin açılacağı güne kadar sabırla örgütlenmektir.

link: Ankara’dan genç bir işçi, Zulüm Bitmedi Ama Mücadele de Devam Ediyor, , https://marksist.net/node/7317
Yaşasın Devrimci Mücadelemiz!
Paris Komünün 150. yılını Elif Çağlı’nın dizeleriyle karşılıyoruz.
Ne güzel şey kardeşler
Haykırmak göklere
Dağlarım koynundan hep birlikte
Hoş geldiniz düşlerime
150 yıl önce Fransa’da Parisli işçiler kadınıyla erkeğiyle mücadele ateşini yaktılar ve gelecek kuşaklara miras bıraktılar. Paris işçi sınıfının yaktığı meşaleyi 150 yıl sonra bugün devrimci kadın işçiler olarak bizler taşıyoruz. Paris Komününü yaratanlara ve yürüttüğümüz devrimci mücadelemizde bizlere Marksist Tutumu taşıyanlara selamlar olsun. Bizler Paris Komünarlarının tamamlayamadıkları devrimci mücadeleyi nihayetine erdirerek kapitalizmi tarihin çöp sepetine atacağız. Yaşasın işçi sınıfının Enternasyonal mücadelesi! Yaşasın devrimci mücadelemiz!

link: Beylikdüzü’nden Marksist Tutumcu kadın işçiler, Yaşasın Devrimci Mücadelemiz! , , https://marksist.net/node/7315
Yaşasın Komün!
Konuşan kalbimin sesi,
Korkum, kaygım, tasam yok.
Övünerek, derim ki:
Beğendiğim tek bayrak
Kızıl renkli bayraktır.
(Eugene Chatelain, Yaşasın Komün)
İşçi sınıfının devrimci mücadele tarihinde öyle dönemler vardır ki, insanın hafızasına kazınır ve sen mücadeleye devam ettiğin sürece o dönemleri hatırlayıp gelecek güzel günler için daha da bilenirsin. Paris Komünarlarının yaktığı ateş 150 yıldır devrimci mücadeleye ışık tutmaya devam ediyor. 18 Mart 1871’de Fransız işçi sınıfı egemenlere karşı ayağa kalktı ve Paris’te işçi komününü kurdu.
Tarihte ilk defa işçi sınıfı burjuvaziyi alaşağı edip kendi iktidarını kurmuştu. 72 gün ayakta kalmayı başaran Paris Komünü deneyimi işçi sınıfının mücadelesinde çok önemli bir yere sahip olmuştur. İşçi iktidarının nasıl bir yönetim şekli olacağının somut ilk göstergesi olan Paris Komünü deneyimi gelecek güzel günler için, sınıfsız, sömürüsüz bir dünya kurmak için bir meşale olmaya devam edecektir. Mücadele bayrağını daha yukarılara taşımak, işçi sınıfının devrimci iktidarını kurmak için mücadeleye atılmak, geçmişteki tutuşan alevleri büyütmeyi, yüreğinde hissetmeyi, deneyimleri yeni yeni insanlara aktarmayı devrimci sorumluluk olarak hissetmek biz mücadeleci işçilerin temel sorumluluğudur. Selam olsun ilk ateşi yakanlara, suyun önünü açanlara; selam olsun geçmişin deneyimlerini bugünlere taşıyanlara! Tarihini bilmeyen geleceğini de bilemez diyen biz mücadeleci işçiler olarak tarihsel deneyimlerimizden hem öğreniyor, hem de öğrendiklerimizi hayata geçirmek için mücadele ediyoruz. Yaşasın Komün! Yaşasın İşçi Sınıfının Devrimci Mücadelesi!

link: Hadımköy’den MT okuru bir grup metal işçisi, Yaşasın Komün!, , https://marksist.net/node/7314
Kavgaları Bizim Kavgamızdır!
İşçi sınıfı, tarih boyunca nice savaşlar, zulümler gördü. Bugün de kapitalist sistemin tarihsel krizi, emperyalist savaşlar ve baskıcı rejimlerin olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bizler Marksizmin ışık tuttuğu yolda yürüyen gençler olarak sınıfımızın tarihini ve mücadele geleneğini öğreniyoruz, benimsiyoruz. 150 yıl önce Parisli işçiler sınıfsız, sömürüsüz bir dünya mücadelesi yürütmüş ve bu uğurda can vermişlerdir. Parisli Komünarlar, kadınıyla erkeğiyle işçi sınıfı tarihine en şanlı biçimde adlarını ve mücadelelerini yazdırmışlardır. Genç işçilerin ve emekçilerin barikatlarda göğüs göğüse çarpıştığı ve ne yazık ki 72 gün ayakta kalabilen bu devrim bizlere hayatı var edenlerin örgütlü olduğunda neleri başarabileceğini gösterdi. 150 yıl önce gerçekleşen bu kıymetli deneyim bugün biz genç Marksistlere ışık tutuyor, yolumuzu aydınlatıyor. Paris Komününden bugünlere uzanan bu muazzam deneyimi doğuran ve bugünlere ulaştıranları onurla anıyoruz. İşçi sınıfının gençleri olarak bizlere bıraktıkları bu şanlı mirasa sahip çıkıyoruz. Sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya umudunu kuşanmış, ayağa kalkmış Komünarları selamlıyoruz. Kavgaları, bizim kavgamızdır!

link: Sefaköy’den bir grup genç işçi, Kavgaları Bizim Kavgamızdır!, , https://marksist.net/node/7312
Paris Komününün Sönmeyen Ateşi
Paris Komünü toplumsal özgürlük mücadelesinin ilk büyük ateşiydi. Paris’in devrimci işçileri içinde bulundukları toplumsal koşulları değiştirmeye büyük ve benzersiz bir cüretle girişmişlerdi. Bu muazzam girişim yeni toplumun hangi temeller üzerine yükseleceğinin ilk somut örneği oldu. Geride bıraktığı miras üzerine Marx’ın yaptığı değerlendirmeler sayesinde de işçi sınıfı devrimcileri için benzersiz bir kılavuz haline geldi. Demokrasiyi burjuvazinin demokrasisinin kat be kat ilerisine taşıyan yepyeni örgütlenme biçimlerinden parasız ve laik ilköğretime, kol emeğiyle zihinsel emek arasındaki ayrımı ortadan kaldırmaya yönelen bütünlüklü bir eğitimin hayata geçirilmesi girişimlerinden, gece çalışmasının durdurulmasına kadar pek çok sınıf kazanımı o günden bugüne hep yol gösterici oldu.
Paris’in devrimci işçileri, toplumsal devrimin gerçekleşmesi için öznel koşulların henüz oluşmadığı bir durumda, olayların gelişimiyle kavgaya vaktinden önce girişmek durumunda kaldılar. Ancak tüm zorluklara rağmen davalarını savunmak için gösterdikleri dirayet ve cesaret olağanüstüydü. Otuz binden fazla Komünar yenilgiyle yüzleşirken ağızlarından tereddütsüz çıkan “yaşasın Komün” sloganlarıyla ölümü kucakladı.
Kısacası, bugün de, Paris’in devrimci işçilerinin mücadelesinden öğrenecek, ondan esinlenecek pek çok şey var. Marx da, Lenin de bu deneyimden çıkardıkları kıymetli sonuçlarla toplumsal kurtuluş mücadelesine büyük katkılarda bulunmuşlardı. Şimdi de Marksist Tutum bu tarihsel deneyimin önemine uygun bir içeriği bugünün sınıf devrimcilerinin gündemine taşıyarak yine çok kıymetli bir çalışma yapıyor. Paris Komününün sönmeyen ateşini büyütmeye çağırıyor. Biz de Marksist Tutum’u ve çağrısını sahipleniyor, Paris Komünarlarının devrimci mücadelesinin birikimleriyle bugünün Bonapartlarının, Thierslerinin karşısında işçi sınıfının kavgasını yükseltiyoruz.
Yaşasın Komün! Yaşasın Sosyalizm!
Selam olsun Komünün ateşini bugün de harlayanlara!

link: Mersin’den MT okuru eğitim emekçileri, Paris Komününün Sönmeyen Ateşi, , https://marksist.net/node/7311
Önderlerimizin Açtığı Yolda Daima İleri!
150 yıl önce Parisli proleterler meydanlarda idi. Bugün de dünya işçileri meydanlarda öfkelerini haykırıyorlar. Yıllar önce atılan temel tüm sağlamlığıyla önümüzde duruyor.
Dünün burjuvaları sınıf saflarına geçerek kime karşı nerede durduklarını göstermişlerdi. Komünarlar da sınıfa karşı sınıf diyerek cevaplarını en etkili şekilde vermiş oldular. Bugünün burjuvaları da “ekmek buluyorlarsa aç değillerdir” diyerek kime karşı nerede durduklarını gösteriyorlar. Biz de bugün saflarımızı sağlamlaştırıp sıklaştırarak ayakta olan dünya işçi sınıfıyla son cevabı er ya da geç vereceğiz.
Paris Komününün ruhu, yeni bir dünya için bizim cesaretimiz ve ışığımız, burjuvazinin ise korkusu demektir. 150 yıl önceki o ruh kaybolmadı, aksine hiç olmadığı kadar bize ışık oluyor. Bizler de Marksist Tutum okuru genç işçiler ve öğrenciler olarak geçmişimizden dersler çıkararak temelini Paris Komünarlarının attığı, devamını Ekim Devrimiyle Bolşeviklerin getirdiği “DEVRİM” yani esaretten nihai kurtuluş hedefine emin adımlarla yürüyoruz. Ne mutlu ki, devrimci Marksistler bu ruhu yaşatarak tarihsel sorumluluklarını layıkıyla yerine getiriyor ve bizlere bu yolu açıyorlar. Önderlerimizin açtığı bu yolda daima ileri!

link: Ankara’dan MT okuru gençler, Önderlerimizin Açtığı Yolda Daima İleri!, , https://marksist.net/node/7309
Yaşasın İşçilerin Enternasyonal Birliği!
Tarihte bazı olayların etkisi, kapladıkları zaman diliminin uzunluğuyla ölçülmez. Yüzyıllardır süren sınıf mücadelesi tarihinde 72 günlük bir yer işgal eden Paris Komünü de bu olaylardandır. Komünün büyüklüğü, onların ardılları olan sınıf mücadelesi neferleri bizlerin içimize atılan o tohumlardan bir orman yaratacağımızdandır. Zannediyorlar ki, Komünarlar kurşuna dizerek katlettikleri duvarın önünde düşerek bittiler. Yanılıyorlar! Yapılan bir grev ziyaretinde tutulan el onların, türlü oyunlarla yalnızlaştırmaya çalıştıkları emekçilere uzanan o eller onların, dünyanın her yerinde haksızlığa karşı kalkan o eller yine onların. Gününü, zamanını, geleceğini bu sınıfa layık yaşayanların ta kendisidir Paris’in yiğit Komünarları. Yeter ki içimize atılan bu tohumu filizlendirecek cesaret ve azmimiz hiç bitmesin.
Bu düzene ve düzenin efendilerine öfkeliyiz. Döktükleri kanın bir gün onları boğacağını biliyoruz. Bizler öfkemizi de sevgimizi de bizden önce bu mücadeleye nefer olanlardan ve sınıf tarihimizden öğreniriz. Biz onlardan öğrendik insanları, doğayı ve dünyayı sevmeyi. Bu sevgimize düşman olanlaradır öfkemiz. Öfkemiz yaşama olan sevgimizden gelir…
Burjuvazinin her zaman kaçacağı Versay Sarayı gibi sığınakları olacaktır. Ama dünya proletaryasının da kalıp savunacakları ve yeniden yaratacakları koskoca bir dünyası olacaktır.
Paris Komününün ışığında daima ileri!
Yaşasın İşçilerin Enternasyonal Birliği!

link: Ankara’dan MT okuru bir eğitim emekçisi, Yaşasın İşçilerin Enternasyonal Birliği!, , https://marksist.net/node/7308
Sımsıcak Halka: Paris Komünü!
Paris Komünü 150 yaşında. Heyecanlıyız, gururluyuz. Bu büyük destanı yazanlara, göğü fethe çıkanlara binlerce selam olsun. Komünarlar yepyeni bir dünya kurmak amacıyla adeta imkânsız bir mücadeleye giriştiler. Kadını erkeğiyle, cesurdular, kahramandılar. Haksız savaşa, sömürüye ve her türlü baskıya karşı durarak işçi sınıfının o büyük gücünü ta 150 yıl öncesinden göstermeye giriştiler. Komün destanını yazanlar kızıl bayrağı Ekim Devrimine devrettiler. Geçen asırda dünyayı sarsan devrim dalgası böylece en tepeye ulaştı. Komün gösterdi ki sosyalizm mücadelesi elbet bir gün başarıya ulaşacak. Sınıfsız ve sömürüsüz toplum mutlaka inşa edilecek.
Sömürücü ve zalim egemen sınıf, dünya çapında yürüttüğü ideolojik saldırıya rağmen Komünün şanlı tarihini yok edemedi. Marksist Tutum, tarihimizin bu sıcak halkasını akıl ve inançla yoğurarak bugünlere taşıdı. Komüne, devrime, isyan ve sosyalizme olan inanç Marksist Tutum’un eşsiz katkılarıyla kökleri üzerinden yeniden yükseliyor. Tarih sona ermedi ve bu sömürü cehennemi baki kalmayacak.
Yaşasın Paris Komünü!
Bütün Ülkelerin İşçileri Birleşin!

link: İstanbul’dan bir gıda işçisi , Sımsıcak Halka: Paris Komünü!, , https://marksist.net/node/7306
Suyun Önünü Açanlara Selam Olsun!
İşçi sınıfının gençleri olarak bizler içinde yaşadığımız dünyayı Marksizmin ışığında kavramaya ve onu değiştirmeye çalışıyoruz. Bu yolda bizden önceki işçi kuşaklarının verdiği mücadeleler ve yaşadıkları deneyimler bizlere yol göstermeye devam ediyor. 1871’de o güne kadar içinde yaşadığı dünyayı sorgulayanlara, kimlerin ve nasıl bir kurtuluş yolu bulabileceğini düşünenlere cevap olarak büyük bir eylem gerçekleşti. İşçiler Paris’te yönetimi ele aldılar. Geleceğin sınıfsız ve sömürüsüz toplumuna giden yola dair bizlere önemli bir miras bıraktılar. Hem Fransız hem Prusyalı egemenler birleşip tüm güçleriyle saldırsalar da, Paris’in işçileri göğü fethe çıkan Komünarlardı. “Ayaklar baş olamaz” diyenlere cevap olarak bir avuç asalağın değil çoğunluğun söz sahibi olduğu gerçek demokrasinin nasıl olması gerektiğini gösterdiler. Paris Komünarlarının yaktığı ateş Ekim Devrimiyle bir başka boyuta ulaştı. Biz işçi sınıfının gençlerine yol göstermek üzere geçmiş tarihsel deneyimler önümüzde durmaya devam ediyor. Onların özlem duydukları dünyayı yaratma uğruna verdikleri kavgayı devam ettirmekten onur duyuyoruz. Ve tekrar ediyoruz; Selam ilk ateşi yakanlara, suyun önünü açanlara; selam karanlığın bağrını yırtarak kör tanrıları ebediyete gönderen Prometheuslara; selam geleceğin büyük ateşini tutuşturacak alazları bizlere ulaştıranlara!

link: Gebze’den bir grup genç işçi, Suyun Önünü Açanlara Selam Olsun!, , https://marksist.net/node/7303