8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Gününü 6 Şubat depremleri nedeniyle biraz buruk ama kapitalist sisteme öfkemiz çok daha bilenmiş olarak karşıladık. Resmi rakamlara göre 46 bin insanımızı kaybettiğimiz, binlercesinin hâlâ enkaz altında olduğu, yüz binlerce insanımızın yaralandığı, milyonlarca emekçinin hayatının tarumar olduğu 6 Şubat depremlerinin yaraları sarılabilmiş değil ve kapitalizm bu yaraları kapatmadan yenilerini açmaya hazır.
Yoksulluğun çığ gibi büyüdüğü, çocukların sağlıklı ve yeterli beslenmeye ulaşamadığı, ekonomik kriz gerekçe gösterilerek kadınların öncelikli olarak işten çıkarıldığı, cinsiyet eşitsizliğinin faşist rejim eliyle körüklendiği, kadına yönelik şiddetin hız kesmeden devam ettiği bir dönemde meydana gelen 6 Şubat depremleri emekçi kadınların zaten zor olan yaşamını katlanılmaz hale getirdi.
Küçük çocukları, yaşlı ve hastalarıyla başını sokacak sıcak ve korunaklı bir alan bulamayan kadın, erkek emekçiler günlerce arabalarda ya da yaktıkları ateş başlarında sabahladılar. Kadınlar çocuklarını kaybetti, çocuklar ailelerini. Yıllarca sürecek bir travmaya mecbur bırakıldı emekçiler. Depremin üstünden bir aydan fazla geçmesine rağmen tuvalet, hijyen sorunları çözülebilmiş değil. Sağlık hizmetleri ya çok yetersiz ya da bazı bölgelerde hiç yok. Emekçi kadınlar kadın olmanın getirdiği ekstra sorunlarla baş etmeye çalışıyor. Hamile ya da yeni doğum yapmış kadınların ve bebeklerin ne sağlık ne de hijyen ihtiyaçları yeterli düzeyde karşılanabiliyor.
İçinden geçtiğimiz dönemde tüm dünyada yükselen otoriter rejimler sonucu emekçi kadının aile içindeki ve toplumsal hayattaki rolü daha da gerilere itiliyor. Türkiye’de de faşist rejimin “kadın ve aile” demagojisiyle emekçi kitlelerde tahakküm kurma ve faşist ideolojisine emekçileri payanda yapma operasyonu, başta kadınlar olmak üzere toplumdaki eşitlik ve özgürlük arayışına indirilmek istenen bir darbedir.
Giderek yayılan emperyalist paylaşım savaşı, yakıp yıktığı bölgelerde milyonlarca kadını ve çocuğu doğrudan etkiliyor. Savaşın derinleştirdiği yoksulluk ve diğer tehditler kadınların ve çocukların geleceğini çalıyor. Yine en başta savaş ama bununla beraber kapitalist açgözlülüğün yarattığı doğa talanı, açlık, işsizlik nedeniyle büyüyen göç sorunu milyonlarca işçiyi yerinden yurdundan etti. Göç yollarında her türlü tehlikeyle karşı karşıya kalan ve göç edilen ülkelerde ayrımcılığa uğrayan göçmen işçiler insan onurunun hak ettiği yaşama kavuşamıyor. Kadınlar köleleştiriliyor, çocukların küçücük bedenleri sermayeye peşkeş çekiliyor.
Kapitalizmin bütün bu çürümüşlüğüne ve insanlığı mahkûm ettiği cehenneme karşı sınıf mücadelesi de yükselmeye devam ediyor. İran’da Mahsa Amini’nin saçının ucu gözüktüğü için katledilmesinin ardından patlayan isyan Molla rejimini temellerinden sarsıyor. Avrupa işçi sınıfı, haklarına karşı kapitalist devletlerin saldırılarına her geçen gün büyüyen grevlerle cevap verirken emekçi kadınlar en önde mücadele ediyorlar. Türkiye’de onlarca işyerinde sendikalaşma ve ek zam talebiyle mücadele eden fabrikalarda da kadınlar en ön saflarda yerlerini alıyorlar. Kararlı ve inatçı duruşlarıyla erkek işçi kardeşlerine cesaret veriyorlar. 6 Şubat depremleri sonrası dünyanın yüzlerce ülkesinden emekçilerin yüreği Türkiyeli emekçiler için yandı. Dayanışma büyüdü, umut oldu. Türkiye’nin dört bir yanından başta sosyalist işçi örgütleri ilk günden deprem bölgesine koştu ve faşist rejimin bir bardak temiz su götürmeyi bile gereksiz gördüğü bölgelerde canla başla çalışmaya devam ediyorlar.
Dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında 8 Mart her şeye rağmen coşkuyla karşılandı. Türkiye’de 8 Mart eylemlerine faşist rejime ve kapitalizme öfke damgasını vurdu. Onlarca şehir ve ilçede yapılan eylemlerde, siyasi iktidarın rant hırsı ve umursamazlığı nedeniyle depremin felâkete dönüşmesine ve sonrasında emekçilerin içine itildiği çaresizlikte faşist rejimin rolüne duyulan öfke öne çıktı. İstanbul Sözleşmesinden Erdoğan marifetiyle tek taraflı olarak çıkılmasının asla kabul edilmeyeceği bir kez daha güçlü bir şekilde vurgulandı. Emekçi kadınların toplumun her alanında uğradığı eşitsizliğe ve yoksulluğa karşı mücadele vurgusu yapıldı. Eylemlerde “Hükümet İstifa” ve “Jin, Jiyan, Azadi” sloganları öne çıktı.
Faşist rejim 8 Mart gece yürüyüşüne yasak koyma tavrını bu sene de değiştirmedi. Depremde sebep olduğu yıkımın ve binlerce ölümün 8 Mart eylemlerine öfke olarak yansıyacağını bildiğinden İstanbul, Ankara ve Diyarbakır’da kadınlara eylem yasağı getirildi. Fakat polisin tüm engellemelerine rağmen kadınlar seslerini yükselttiler, taleplerini haykırdılar, geri adım atmadılar. Faşist rejime korkmakta ne kadar haklı olduğunu gösterdiler.
İstanbul’da Taksim’deki gece yürüyüşüne izin vermeyen rejim, Taksim’i bir gün öncesinden polis ablukasına aldı. Buna rağmen 8 Mart gecesi binlerce kadın Taksim çevresinde toplanarak rejime öfkesini haykırdı. “Öfkeliyiz, yastayız, patriyarkal kapitalist yıkıma karşı feminist isyandayız” yazılı pankart arkasında toplanan kadınlar, yaptıkları basın açıklamasında, AKP iktidarının izlediği politikaları nedeniyle depremin korkunç bir yıkım yarattığına vurgu yaparak şunları da dile getirdiler: “Biz kadınlar; insan hayatının hiçe sayılmasını, devletin krizleri yönetme, sorumluluğunu yerine getirme konusundaki acizliğini ve bunun sonuçlarını çok iyi biliyoruz! Bu iktidarı; bir gecede İstanbul Sözleşmesini iptal ederek milyonlarca kadının hayatını tehlikeye atmasından, 6284’e karşı saldırıların önünü açmasından, erkek şiddetini teşvik etmesinden tanıyoruz.”
DİSK Kadın Komisyonu, İstanbul’da, “Dayanışmayla Ayaktayız Örgütlenerek Değiştireceğiz” sloganıyla Beşiktaş’ta bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Burada bir konuşma yapan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, 1857’de eşit işe eşit ücret mücadelesi verdikleri için yakılarak katledilen kadınları ve hak mücadelesi veren tüm kadınları selamlayarak başladığı konuşmasında şunları söyledi: “Bu mücadelelerle elde edilen bütün haklara sahip çıkacağımızı ve kadın işçiler olarak emeğimize, ekmeğimize sahip çıkmak için daha fazla yan yana, omuz omuza, dayanışma içerisinde olacağımızı ve kadın mücadelesinin tüm tarihsel birikimleri üzerinden kadın dayanışmasını büyüteceğimizi söylüyoruz.” Çerkezoğlu kadınların toplumsal hayatın her alanında maruz kaldığı eşitsizliğe vurgu yaparak TÜİK’in 2022 yılı son çeyrek verilerine göre Türkiye’de her yüz kadından sadece 19’unun kayıtlı ve tam zamanlı istihdamda göründüğünü söyledi. Çerkezoğlu konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Kadınların çalışma hayatına katılımının önündeki tüm engellerin kaldırılması için, kadınların eşdeğer işe eşit ücretle erkek işçilerle eşit koşullarda çalışabildiği bir çalışma hayatı için, toplumsal cinsiyet ayrımcılığının çalışma hayatımızın tüm hücrelerinden temizlenmesi için, eşitlik ve adalet temelinde kurulacak bir çalışma hayatı ve bir toplumsal yaşam için, her alanda yaşadığımız tacizin, şiddetin, mobbingin ortadan kaldırılması için, kadına yönelik şiddeti ortadan kaldıracak her türlü politikanın hayata geçirilmesi için, yani İstanbul Sözleşmesinin 6284 sayılı yasanın uygulanması ve ILO’nun 190 sayılı şiddetle mücadele sözleşmesinin imzalanması için, yani kadınlar olarak eşitlik, özgürlük, adalet, barış ve kardeşlik için yan yana mücadeleyi büyütmek için bugün bir kez daha meydanlardayız.”
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve Sağlık-İş de İstanbul ve İzmir’deki çeşitli hastanelerde basın açıklamaları gerçekleştirdiler. Basın açıklaması öncesi depremde hayatını kaybedenler için yapılan saygı duruşu sonrasında bu 8 Mart depremde hayatını kaybeden kadınlara ve sağlık emekçilerine adandı. Basın açıklamalarında kadınların deprem bölgelerinde yaşadıkları zorluklara değinildi. Yaraların dayanışmayla sarılacağı vurgusu yapıldı. Çeşitli illerdeki barolarda basın açıklaması ve eylemler düzenlediler. Buralarda yapılan konuşmalarda deprem bölgelerinde yaşanan sorunlar başta olmak üzere cezasızlık nedeniyle durmayan kadın cinayetlerine değinildi. Kadına yönelik her türlü şiddetle mücadele vurgusu yapıldı.
link: Marksist Tutum, 8 Mart’ta Faşizme Öfke Alanlara Yansıdı, 9 Mart 2023, https://marksist.net/node/7932
Altılı Masa Depremi Ne Anlatıyor?
Sen Artık Umut Doğur