Bu yıl salgını bahane edip boğmaya çalıştılar 1 Mayıs’ı Türkiye’de ve dünyada. Ama işçi sınıfı dört bir bucağında dünyanın 1 Mayıs sancağını inadına dalgalandırdı. İşçiler 135 yıl önce kendi gerçek sınıf ecdatlarının yaktığı meşaleyi taşımaya devam ettiler. Salgın bahanesiyle yürütülen sosyal izolasyon saldırısına direndiler, sermaye düzeninin zulmüne aldırmadan fabrikalarda, sokaklarda, hayatın her cephesinde 1 Mayıs coşkusunu yaşattılar. 135 yıllık mücadele mirasının sahipsiz olmadığını, “işçi sınıfı bitti” diyen budalaların suratına bir şamar daha atarak gösterdiler. Şan olsun dünya işçi sınıfına!
Kuşaklar boyu verilen mücadelelerle, Türkiye dâhil dünyanın çoğu ülkesinde resmi bayram ve tatil statüsü kazanmış olmasına rağmen 1 Mayıs’ı yasaklayıp kısıtlamaya çalışan sermaye baronları, bir yılı aşkın süredir küresel salgını işçi sınıfına çevrilmiş bir namluya çevirdiler. Bu namludan ateşlenen mermiler artan işsizlik, artan yoksullaşma, artan eşitsizlik, artan zulüm ve otoriterleşme oldu. Gelişmişinden azgelişmişine, sözde demokratiğinden otoriter rejimli olanlarına varıncaya kadar dünya ülkelerinin çoğunda bu mermilerle işçi sınıfının bağrında yeni yaralar açtılar. Ama öldürmeyen yara güçlendirir denmiştir. “Yeni normal”e alıştırmaya çalıştıkları işçi sınıfı yerkürenin her tarafında eski mücadele geleneklerinin mirasçısı olduğunu unutmadığını ortaya koydu. Tüm ezilmişlerin dertlerini de kucaklayıp büyük mücadelenin ırmağına katarak insanlığın kadim özlemi olan sınıfsız, sömürüsüz, sınırsız “yeni bir dünya”nın soluğunu duyurdu.
Sermaye düzeni karşısında ricata geçtiği, ağır kayıplar verdiği onyıllardan sonra işçi sınıfı 2000’li yıllarla birlikte, çeşitli biçimler altında, farklı yoğunluk ve tempolarla dünyanın birçok köşesinde tekrar mücadele rotasına girmeye başladı. Kesintiler, duraklamalar, gerilemeler olsa da, dağınıklık ve örgütsel zaaflar kendisini hissettirse de artık bu yola girilmiştir. Sermaye küresel salgın bahanesiyle sosyal hayatı boğarak ve insan yaşamının tehdit altında olduğu gerekçesiyle yüzyılların can bedeli haklara saldırarak bu genel yükseliş trendini kırmaya çalışsa da nafile, gidişat değişmeyecektir. Zorla eve hapsedilmeye çalışılan, zorla fabrikalarda tıkılıp çalıştırılan işçi sınıfı 1 Mayıs’ı unutmadı ve öfkesini haykırdı.
İşte 1 Mayıs her ne kadar somut haliyle 8 saatlik işgünü gibi bir talep etrafında doğmuş olsa da özünde işçi sınıfının insanca yaşama özleminin bir ifadesiydi. Bu özlemin en geniş anlamı sınıfsız, sömürüsüz, zulümsüz, barış ve özgürlük dolu bir dünyadır. Nitekim 8 saatlik işgünü dünyanın birçok ülkesinde verilen mücadeleler sonucu kazanılsa da 1 Mayıs bitmemiş, bir yandan bu genel özlemi doğrudan ifade eden taleplerle, bir yandan da farklılaşan nice başka somut taleplerle zenginleşerek bugünlere gelmiştir. Bu zenginlik işçi sınıfınındır. Kapitalizmin tarihsel bir kriz içinde kıvrandığı günümüz dünyasında da 1 Mayıs gitgide daha büyük etkinlik ve güç kazanarak ilerlemektedir. Düzen sahiplerinin dünyanın dört bir tarafında 1 Mayıs etkinliklerine saldırması, zulmü arttırması, son örneği Türkiye olan yeni polisiye baskılarla emekçileri yıldırmaya çalışması boşuna değildir. Türkiye işçi sınıfının tarihsel talebi olan Taksim’de 1 Mayıs’a sonunda birkaç yıl boyunca izin verilmesi ve ama ardından derhal yeniden yasaklamaya dönülmesi de aynı kalemdendir. Keza kendi açık ve kapalı siyasi toplantılarını ferah ferah yaparken, işçi sınıfının toplantılarını ve elbette 1 Mayıs’ı yasaklamalarındaki sınıfsal ikiyüzlülük de öyle.
Ancak egemenlerin yaratmak istedikleri tüm boğucu atmosfere rağmen işçi sınıfı ulu bir çınar gibi dimdik ayakta durmaya ve yaprak dolu dallarıyla yüreklere serinlik vermeye devam ediyor. Fabrikalardaki kutlamalardan, sokaklara taşan coşkuya kadar işçi sınıfı 1 Mayıs sancağını dalgalandırıyor.
link: Marksist Tutum, 1 Mayıs 2021: Ateş Yanıyor!, 3 Mayıs 2021, https://marksist.net/node/7352
Yemen Prizmasından Emperyalist Savaş ve Ortadoğu
Kolombiya: “Fakirlere Ekmek Yoksa Zenginlere Huzur Yok!”