Yaz aylarının gelmesiyle beraber orman yangınları sezonu da açıldı. Çeşitli yangın haberleri gazetelerde yer almaya başladı bile. Hâl böyle olunca, insanın aklına geçen yıl yaşanan orman yangınları geliyor. Günler boyu sürmüştü yangınlar. Yemyeşil alanlar küle dönmüştü. Emekçiler maddi ve manevi büyük bir yıkıma uğramıştı. Ama bunun nedeni yangınlar değil, iktidarın yangınlar sırasında, öncesinde ve sonrasında takındığı tutumdu.
O günlerde yangınlarla ilgili Marksist Tutum’da şu değerlendirme yapılmıştı: “Rejim orman yangınlarına karşı neredeyse hiçbir hazırlık yapmamış, dahası böylesine büyük bir yangının olabileceğini gündemine almamış, umursamamış ve boş vermiştir. Bu umursamama, boş verme ve öngörüsüzlüğün temelinde kapitalist açgözlülük, tümüyle devlet kaynaklarını yağmalamaya odaklanma, doğaya yalnızca bu gözle bakma ve elbette yıkıcı bir cahillik, onunla birleşen kibir vardır. Küresel iklim değişikliğinin artan etkisinden dolayı 2021 yılının tüm dünyada aşırı sıcak geçeceği, özellikle Akdeniz havzasında orman yangınlarının kaçınılmaz olduğu sayısız uluslararası kurum ve üstelik Meteoroloji Müdürlüğü tarafından çok önce tespit edilmişti... Küresel iklim değişikliğinin etkilerini daha fazla göstereceği ve hava sıcaklığının şiddetli orman yangınlarını kaçınılmaz hale getireceği yönündeki tespit ve uyarılar hazırlık yapmayı, önlem almayı ve dolayısıyla bu alana kaynak aktarmayı gerektirir. Fakat rejim, kapitalist açgözlülük, güç, cahillik ve kibrin karışımının belirlediği hareket tarzıyla gerçekleri küçümsemiş, böylesine büyük bir yangın olabileceğini hesaba katmamış, daha da önemlisi olası yangınlarda yok olacak orman alanlarını ranta açma planları yapmıştır.”[1]
Rejimin rant sevdasıyla başı öylesine dönmüştü ki, yangını büyük bir felâkete dönüştürmesi bir yana, yaşanan acılar karşısında rejim sözcülerinin döktürdüğü inciler hafızalarımıza kazındı. “AKP’li Gündoğmuş Belediye Başkanı Mehmet Özeren, TOKİ’nin köy evleri kampanyasını hatırlatarak evlerini yangında kaybedenlere «Çok eski evi olanlar keşke bizim de evimiz yansaydı diyecekler» müjdesini verdi! Öte yandan yangın bölgesini büyük bir araç konvoyuyla ziyaret eden Erdoğan, otobüsün üzerinden miting alanındaymışçasına konuşma yaparken halka çay paketleri fırlattı. Dönüş yolunda otobüsten çay fırlatmaya devam etti. Daha kısa bir süre önce Rize’de de selzedelere çay paketi fırlatan Erdoğan, A Haber yayınında katıldığı bir programda halkın kayıplarını telafi edeceklerini şu sözlerle duyurdu: Canlılar şöyle yandı böyle yandı… eyvallah. Yangın olur da ormanda canlılar yanmaz mı? Ondan sonra biz orada ne yapacağız. Biz orada hemen tedbirimizi aldık. Dedik bütün bu canlıların defnini hemen yapın, ardından da biz bütün bu canlıların sahiplerine bu canlılar kadar hemen ödemelerini yapacağız. Büyükbaşsa büyükbaş, koyunsa koyun, beyaz etse beyaz et…”[2]
Bunlar 2021 yılındaki yangınlarda yaşadıklarımızın ve iktidarın tutumunun kısa bir özeti. Araştırmalar 2022 yılının da tüm zamanların en sıcak yıllarından biri olabileceğini gösteriyor. Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) geçtiğimiz günlerde yayınladığı iklim raporunda, son yedi yılın ortalama sıcaklıklar bakımından insanlık tarihinin en sıcak dönemi olduğuna dikkat çekiyor. Aynı raporda iklim değişikliğinin dört temel göstergesinin geçen yıla göre yeni rekor seviyelere ulaştığı belirtiliyor. Buna göre, atmosferdeki sera gazı konsantrasyonları, deniz seviyelerindeki artışlar, deniz sularının ısınması, sıcaklık ve asitleşme, sıcaklık kayıtlarının kaydedilmeye başlanmasından bu yana en yüksek seviyelere ulaşmış durumda. Akdeniz bölgesinde olağanüstü sıcak hava dalgalarının yaşanması, en büyük tehlikeler arasında sayılıyor. Çünkü bu, geçen sene gerçekleşen şiddetli yangınların, bu yıl çok daha şiddetli yaşanabileceği ve etki alanının genişleyebileceği anlamına geliyor. Yani yangın tehlikesi geçmiş değil, bilakis daha da büyümüş durumda. Peki ya iktidarın tutumunda bir değişiklik var mı?
Elbette hayır. İktidar geçen yıl olduğu gibi şimdi de rant peşinde koşmayı sürdürüyor. Gerçekleşmesine neredeyse kesin bir gözle bakılan büyük yangınlar için yine gerçek hiçbir hazırlık yapmadan günü kurtarmaya çalışıyor. Geçen sene olduğu gibi, tedbir alıyor görüntüsü altında yandaş şirketleri milyonluk ihalelerle ihya ediyor. Geçtiğimiz yıl yaşanan yangınlarda uçakların tamamı yurtdışından getirtilmişti. Türk Hava Kurumu-CMC ortaklığı üzerinden ihaleyle temin edilen uçaklar Rusya’dan kiralanmıştı. Bu uçaklara kira bedeli olarak 203 milyon lira ödenmişti. Bu işi ihaleyle alan ve kiralama işini yapan CMC Holdingin yangın söndürme konusunda hiçbir deneyimi olmadığı halde THK ile birlikte yangın söndürme ihalesine katıldığı ve kazandığı ortaya çıkmıştı. İktidar THK envanterindeki uçakların eski olduğu için kullanılmadığını söylemişti. Bugün de kamu kaynakları başta yandaş şirketler olmak üzere sermayeye akmaya devam ediyor.
Cumhuriyet gazetesinin geçenlerde yangın söndürme uçaklarıyla ilgili yaptığı bir haber, iktidarın sermayeye kaynak aktarmak uğruna doğayı ve emekçileri nasıl hiçe saydığının yeni bir örneğini veriyor. Habere göre AKP iktidarı, yandaş şirketlerinden biri olan CMC Savunma Sanayi A.Ş aracılığıyla ABD’den toplamda 10 yangın söndürme helikopteri getirtecek. İşin “ilginç” tarafı, getirilen “yeni” helikopterler, THK’nın eski denilerek kullanılmayan1969 model uçaklarından daha eski! Helikopterlerin biri 1963, diğeri ise 1962 model! Yani iktidara göre 1969 model uçaklar eski ve kullanılamaz iken, 1962 model helikopterler uygun ve kullanılabilir! Ayrıca 1962 model helikopterin, 82.000’in üzerinde uçuş saati ile dünyanın en fazla uçuş süresi gerçekleştiren yangın helikopteri olduğu ve geçtiğimiz yıl uçuştan çekildiği de haberdeki detaylar arasında. 1963 model helikopter ise son uçuşunu 2018’de gerçekleştirmiş.[3]
Dert sermayeye kaynak aktarmak olunca, akla takla attırmaktan da aklımızla dalga geçmekten de geri durmuyor AKP iktidarı. Geçen yılki tutumundan zerre geri adım atmıyor. Tepemize çöreklenen tek adam rejimi, attığı her adımda hem doğaya hem emekçilere düşman kesildiğini ortaya koyuyor. Sonuç olarak büyük felâketlere dönüşebilecek orman yangınları tehlikesi bir kez daha kapımızda bekliyor. Yandaş sermaye kesimlerini ihya etmek için izlediği acımasız yıkım politikalarıyla doğa için de büyük bir tehdit haline gelen bu rejime karşı mücadele her alanda yakıcılaşmış durumda.
[1] Utku Kızılok, Orman Yangınları Rejimin İflasının Göstergesidir, marksist.com
[2] Berdan Güney, Orman Yangınlarının Aynasında Rejimin Politikaları, marksist.com
link: Can Aytekin, Yangın Tehlikesi Kapıda, İktidar Yine Rant Peşinde!, 27 Mayıs 2022, https://marksist.net/node/7651
ABD’de Bu Kez de İlkokul Çocukları Katledildi
Komünün Son Barikatı: Boyun Eğme Ey İnsan!