Versailles üzerine yürüyecek Komün taburları inşa edilirken, kadınlar onların önünde saf tutmak için gönüllü olarak ileri atılıyorlardı. Her ne kadar Komünün Merkez Komitesinde ve Konseyinde, oy hakları tanınmadığı için tek bir kadın bile olamadıysa da, kadınlar 72 gün boyunca devam edecek zorlu mücadelede pek çok alanda görev alırken, aynı zamanda, erkeklerin onları sürekli olarak dışladıkları siyaset alanına da pratikte el attılar. Akşamları gerçekleştirdikleri toplantılarda her konuda tartışmalar yürüttüler, eğitimlere katıldılar, Komün gazeteleri çıkardılar.Elbette tüm bunları erkek egemen anlayışa karşı büyük bir mücadele vererek gerçekleştirebildiler. Zira bu anlayışa göre, siyaset dünyası erkek dünyasıydı ve kadınların bu dünyada yeri yoktu. Onlara kadın işi olarak görülen işleri vermek ve tersi durumları yadırgamak Komünün erkekleri arasında da yaygın olan bir eğilimdi.Fakat kadın Komünarlar yılmadılar ve Versailles ordularına karşı kahramanca savaşırken, bu zihniyete karşı da mücadele ettiler. Binyılların egemen anlayışının bir çırpıda değişmesi doğal olarak beklenemezdi. Ama buna rağmen binlerce kadın bunu kırmak için engellerin üstüne gitmekten kaçmadı ve mücadele içinde erkek egemen kalıpları bir bir yıktı. Pek çok erkek savaşmaktan kaçarken, önlerinde dili sivri, eli sopalı kadınları buldu.Kadınlar, kadınlara özgü görülen yiyecek dağıtımı (kantinciler) ve hemşirelik (ambulansçılar) işlerini cephedeki savaşçılarla yan yana yapıyor, yani bizzat ateş hattında bulunuyorlardı. Çocuklarını bırakıp Komün savaşçılarının yanına koşanların sayısı hiç de az değildi. Pek çoğu bu sırada yaşamını yitirdi, yaralandı, kocalarının, kardeşlerinin yaralanmasına, ölümüne tanıklık etti. Ancak bu büyük acıların hiçbiri onları yaptıkları onurlu işi yerine getirmekten vazgeçiremedi. Kadın emekçiler Komünün savunusunda bizzat savaşçı olarak da yer aldılar.